Posted by Emre Metilli in on 17th 02 2022
Geleneksel Okçulukta Baskın Gözün Önemi ve Nişan Alma TeknikleriAbdulaziz KUTAY 07.05.1982’de Almanya’nın Hamburg şehrinde doğdu. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme bölümlerinden mezun oldu. Bir dönem Bilgisayar Öğretmenliği de yapan Kutay, 2005 yılından beri Bilişim Teknolojileri Uzmanı olarak çalışmaktadır. Geleneksel okçuluğa 2016 yılında Tîrendâz Geleneksel Okçuluk Kulübü çatısı altında başlamıştır. Geleneksel Okçulukta Baskın Gözün Önemi ve Nişan Alma Teknikleri Giriş Atıcılık söz konusu olduğunda ilk yaptığımız şey tek gözümüzü kapatıp nişan almaya çalışmak olur. Filmlerden ya da askerlikten gördüğümüz kadarıyla ateşli silahlarla atış yaparken tek göz kapatılır. Bu eylem zihnimize yerleşmiştir. Atış yapacağımız herhangi bir silah elimize geçtiğinde istemsizce tek gözümüzü kapatarak atış yapma eğiliminde oluruz. Ancak hangi gözümüzü kapatmamız gerektiğini bilmiyorsak bir şeyler ters gidecektir. Aynı şekilde okçuluğa merak salıp yayı ilk defa eline alan hemen hemen herkes atış yapma anında tek gözünü kapatmaya çalışır. Oysa ki geleneksel okçuluğun temelinde tek gözü kapatmak gibi bir şey yoktur. Çünkü geleneksel okçulukta, ateşli silahlarda olduğu gibi göz-gez-arpacık-hedef kesiştirmesine benzer nişan alma söz konusu değildir. Modern okçulukta olduğu gibi nişan almak için kullanılan nişangâha benzer yardımcı bir donanım da yoktur. Geçmişte at üstünde avlanırken veya cenk ortamında atış yaparken oku ya da yayı hedefle kesiştirip bilinçli bir nişan almaya vakit yoktur. Av ve cenk ortamında okçu birkaç saniye içerisinde ok çantasından okunu çıkararak, “insiyaki atış” diyebileceğimiz bir şekilde, bilinçsiz zihnin güdümüyle atış yapar. Bizans kaynaklarında Bizans imparatoru Manuel Komnenos’un Türklerle girdiği bir çatışmada bir Selçuklu askerini atından düşürmeye muvaffak olduğu ancak askerin, atından düşerken attığı ok ile Manuel Komnenos’u ayağından yaraladığı kaydedilmiştir(1). Ayrıca dönemin atlı okçularıyla ilgili kayıtlar Selçuklu süvarisinin dakikada 20 ok yani 3 saniyede 1 ok atabildiğini söylüyor. Hatta Memluk kaynakları, çok daha yüksek ok atış hızları zikretmektedir. Bu kadar kısa sürede oku ya da yayı hedefle kesiştirerek atış yapmak mümkün değildir. Bilinçli bir nişan alma söz konusu değil ise hedef nasıl vuruluyor? Çocukluktan itibaren yaşamı boyunca at üstünde avlanan, savaşan bir insan düşünün! Onun için ok atmak; nefes almak, su içmek ve yemek yemek kadar doğal bir hareket haline gelir. İnsan beyni bu gibi sürekli tekrar eden hareketleri motor hafızaya alır. Okçunun ok atarken yaptığı hareketler de bu motor hafızaya yerleşir. Bu sayede okçu atış yapacağı zaman hedefe dönüp bakması yeterli olur. Okçu, baktığı yöne doğru vücut pozisyonunu ayarlayarak motor hafızaya yerleşmiş olan eylemi gerçekleştirir. Ama hepsinden önce hedefe doğru gözle odaklanmak gereklidir. Çünkü her ne kadar ok atma eyleminde kişi ne yapacağı konusunda motor hafıza edinmiş olsa bile, doğru görüşü elde edemediği sürece hedefi ıskalama ihtimali olacaktır. Bunun başlıca sebebi, at üzerinde çatışmaya dayalı bir savaş yönteminde, sadece hedefin görülmesine değil, onun üç boyut içindeki konumunun hassasiyetle tespit edilmesine duyulan ihtiyaçtır. Okçu ile hedef arasındaki mesafenin doğru algılanması ve okun dikey eksende yapacağı düşüşün bu mesafeyle ilişkisinin doğru tespiti, ancak beynin doğru görsel veriyi işlemesiyle mümkün olabilir. Doğru odaklanma için ise okçunun baskın gözü ile hedefe odaklanması gerekir. Bunu yapabilmesi için de baskın göz tarafındaki eli ile kirişi çekmesi gerekir. Yani kişinin sağ gözü baskın göz ise, kirişi sağ eli ile çekmesi gerekir. Aksi takdirde ne kadar deneyimli bir okçu olursa olsun baskı ve stres anında hedefini ıskalaması ihtimali artar. Baskın Göz Öncelikle baskın göz tespitinin gerekliliği nereden doğdu ondan bahsedelim. Baskın gözün tespit edilmesi gerekliliğinin temeli beyindeki hemisferlerden (halk dilinde beyin yarıkürelerinin) hangisinin baskın olduğunun öğrenilmeye çalışılmasıdır. Bu konuya duyulan ilginin artmasının sebeplerinden biri sağ hemisferi baskın bireylerde bağışıklık gelişiminin yavaş olduğunu gösteren çalışmalardır. Ayrıca hastalıkların sebebi, tespiti, hasta tedavisinde kullanılacak yöntemlere kadar birçok nedenden dolayı hastada hemisferlerin hangisinin baskın olduğu tespit edilmeye çalışılıyor. İnsan vücudu üzerindeki herhangi bir anatomik yapı ya da davranışsal fonksiyonların vücudun sağ ya da sol tarafında baskın olmasına lateralizasyon denir(2). Serebral lateralizasyon, hemisferlerin spesifik nörolojik fonksiyonların kazanılması ve kontrolünde gösterdikleri farklı yeteneklerdir(3). İnsan beyninin sağ hemisferinin vücudun solunu, sol hemisferinin de vücudun sağını kontrol ettiği herkes tarafından orta öğrenimden itibaren biliniyor. Şimdi orta öğrenimden gelen klasik bilgiye göre düşündüğümüzde sağlakların sol hemisferi, solakların sağ hemisferi baskındır diyebiliriz. Kişinin el tercihine bakarak solak ya da sağlak olmasına göre hemisfer baskınlığı tanımlanabilir denebilir. Fakat el tercihinde, eğitimcilerin öğrencilerine sağ elle yazı yazmaya yönlendirmesi ve benzeri zorunlu sebepler etkili olabilmekte, gelişmekte olan genç bireylerde el baskınlığı değişimine sebep olmaktadır. Bu sebeple dış etkiler ya da zorunlulukla değişmeyecek ve lateralizasyonu doğru olarak yansıtan bir yöntem arayışına girilmiştir. Sonuç olarak baskın gözün saptanması yöntemi bulunmuştur(4). Birçok kişi bir gözünün diğer gözünden farklı bir görev üstlendiğini bilmez. İki gözümüzün de aynı şekilde gördüğünü zanneder. Oysaki aslında durum bundan farklıdır. Her iki gözümüz açıkken bile beyin bir gözden gelen görüntüyü esas alır. Görüntünün esas alındığı bu göz “baskın göz” olarak adlandırılır(5). Gözlerimizden bir tanesi hedefi görme işlevini üstlenirken diğer gözümüz derinlik algısını beyne iletmektedir. Beyne iletilen derinlik algısı sayesinde 3 boyutlu bir görüntü elde edilmiş olur. Bu sayede mesafe tayini yapmak kolaylaşır. Reiss MR(1997)’ a göre baskın göz teleskopla bakarken, anahtar deliğinden bakarken veya silahla nişan alırken kullanılan gözdür(6). Ancak bu tanıma uymayan kişiler de vardır. Toplumda bulunan kişilerin %20’sinde baskın eli ile baskın gözü terstir. Örneğin sağ eli baskın ise sol gözü, sol eli baskın ise sağ gözü baskın gözdür. Bu durum, “çapraz el-göz baskınlığı” olarak adlandırılır (7). Bu kişiler teleskoptan bakma, nişan alma vb. durumlarda baskın gözü değil, diğer gözünü tercih edebiliyor. Örneğin, kişi baskın gözünün hangisi olduğunu bilmediği ve ateşli bir silahı eline almak istediği bir durumda silahı baskın eli ile tutacaktır. Eğer kişinin baskın gözü ile baskın eli ters ise nişan almak istediğinde baskın gözünü kapatıp diğer gözünü açık tutacak ve baskın olmayan gözü ile nişan almaya çalışacaktır (Ancak bunun, yivli ateşli ve havalı silahlarla ateş ederken uygulanabilecek bir çözüm olduğunu, skeet ve trap gibi yivsiz silahla sportif atıcılık disiplinlerinde, yukarıda bahsedilen sebeplerle her iki gözün açık tutulması ve tüfeğin baskın göz tarafında olması gerekir). Bunun haricinde tek lensli dürbünle bakarken ya da teleskopla bakarken de kişi baskın eline göre hareket edeceğinden baskın olmayan gözünü tercih edebilir. Türkiye’nin en eski geleneksel okçuluk kulübü olan ve öğrencilerine insiyaki(iç güdümlü) atış ekolünü benimsetmeye çalışan Tirendâz Geleneksel Okçuluk Kulübünün okçuları arasında konuyla ilgili bir anket çalışması yaptım. Ankete katılan 33 okçunun 8’i çapraz baskın çıktı(Tablo – 1). Yani baskın eli sağ iken sol gözü baskın ya da tam tersi. Çapraz baskın okçuların 6’sı dikkatli bakmak gerektiren işlerde (Anahtar deliğinden bakmak, teleskopla bakmak vb.) baskın eli ile aynı taraftaki gözünü tercih ediyor(Tablo – 2). Bu ankete göre genelde baskın eli, baskın gözünden farklı olan yani çapraz baskın olan kişiler ele göre göz tercihi yapmaktadır diyebiliriz. Daha sağlıklı bir veri elde etmek için çok sayıda çapraz baskın bireylere sorulması uygun olacaktır. Konuya okçuluk özelinde bakacak olursak, okçu düşmanına ya da avına atış yaparken tayin ettiği mesafeye göre yayını kaldırarak atış yapar. İki gözü açık bir şekilde başarılı atışlar yapabilmek için ise baskın göze göre uygun elle yayı tutarak okunu atmalıdır. Bu sebeple modern okçulukta olduğu gibi geleneksel okçulukta da baskın göz tespiti yapılarak eğitimler verilmelidir. Konu nişan almaya geldiğinde modern spor okçuluğu ile geleneksel okçuluk birbirinden ayrılmaktadır. Modern spor okçuluğunda gelenekselden farklı olarak nişangâh adı verilen aparat yardımı ile nişan alınır (Fotoğraf – 1). Fotoğraf – 1 Önceden baskın gözü tespit edilen okçu, baskın gözünün tersindeki eli ile yayı tutar. Sağ gözü baskın okçu, yayı sol eli ile tutmalıdır. Yayın sol kenarına yerleştirilen nişangâh sayesinde hedefe nişan alır ve atışını yapar. Modern okçulukta hedefin kaç metre uzaklıkta olduğu önceden bilinir. Buna göre nişangâh ayarlanır. Ayrıca her zaman kirişi aynı mesafeye kadar çektiğinden emin olunmasını sağlayan clicker adı verilen ekipman vardır. Her şey doğru yapıldığı takdirde artık iş sadece çalışmaya kalır. Ancak okçunun baskın gözüne göre ters taraftaki elle atış yapması durumunda nişangâhta elde ettiği görüntü karışacak ve ne kadar deneyimli olsa bile stres altında hedefi ıskalaması ihtimali doğacaktır. Bu sebeple baskın göze göre okçuluğa başlamamış okçulara baskın gözünü kapatması söylenir. Olimpiyat şampiyonumuz Mete GAZOZ’un finaldeki rakibini Mauro NESPOLI’yi hatırlayalım. Mete GAZOZ atış anında iki gözünü de açık tutarken, rakibi tek gözünü kapatıyordu. Baskın göze göre doğru elle atış yapılmadığı takdirde geleneksel okçulukta da isabetli atış yapmak zordur. Özellikle mesafenin bilinmediği hedeflere yapılacak atışlarda, uzak mesafe atışlarında ve hareketli hedeflere atış yaparken baskın göze göre ters elle atış yapılıyor ise okçu ne kadar deneyimli olsa da hedefi kaçırabilir. Bu sebeple modern okçulukta olduğu gibi günümüzde geleneksel okçuluk eğitimlerinde de baskın göz tespiti yapılarak okçu adayı eğitime başlatılmalıdır. Baskın Göz Tespiti Nasıl Yapılır? Baskın gözün tespitinde birden fazla test mevcuttur. En bilineni Miles Testidir. Bu testte kişi iki gözü açık bir vaziyette en az 3 metre uzaklıktaki hedef alabileceği bir noktaya doğru avuçları hedefe dönük bir şekilde iki elini birden kaldırır. İki elini ortada küçük bir boşluk bırakacak şekilde birleştirir (Fotoğraf – 2). Fotoğraf – 2 Oluşturduğu boşluktan iki gözü açık bir vaziyette hedeflediği noktaya bakar. Hedefi ellerinin arasındaki boşluktan görerek ve görüntüden kaybetmeyecek şekilde ellerini yüzüne doğru yaklaştırır. Ellerini yüzüne değdirdiğinde gözlerden biri kapanmış biri hedefi görür durumda olacaktır (Fotoğraf – 3). Hedefi gören göz kişinin baskın gözüdür. Fotoğraf – 3 Peki Hedefi Nasıl Vuracağız? Makalemizin başında modern okçulukta nişan almak için gerekli olan ekipmanlardan bahsettik. Geleneksel okçulukta böyle bir imkân bulunmadığını da belirttik. Geleneksel okçuluktaki sihir, kazanılan motor hafızadadır! Geleneksel okçulukta tâlibin ok atma eyleminde kullanacağı kaslar ile ilgili motor hafızayı edinmesi süreci kepazekeşlik safhası ile başlar. Bu safhada, kepaze yayı denilen hafif yay ile risalelerde dile getirilen 12.000 adet kepaze çekişi yaptırılır (bu sayıların takribî olduğunu unutmamak gerekir). Bu adedi tamamlamak için yaklaşık iki ay boyunca idman yapan tâlib, çekiş için gereken zihin-kas koordinasyonunu kazanmış olur. Bu eğitimden sonra “torba idmanı” veya “sandık idmanı” denilen bir tâlimde, yakın mesafeden atış yapmak suretiyle başparmak çekişi, yay kontrolü, oktaki osilasyon kontrolü ve kiriş bırakışı çalışılır. Bu safhada da yaklaşık iki ay alan bir süreçte 6.000 ok atışı hedeflenerek, ok atışının bırakış safhasına dair motor hafızanın kazanılması amaçlanır. Bu safhadan sonra artık tâlib uzak mesafe atışları yapmaya başlayabilir. Kepazekeşlik döneminden itibaren kiriş iki göz de açık halde çekilir. Torba idmanı ve sonraki aşamalarda da hedefe yay ve okun üzerinden herhangi görsel referans almadan, bir kesiştirme yapmadan, iç güdümlü atış yapılır. İç Güdümlü Atış Kepaze idmanında kazanılan motor hafıza, yayın her atışta bir önceki ve bir sonrakiyle aynı şekilde çekilmesini sağlayacak motor hafızayı kazanma amacı güder. Bütün okçuluk ekollerinde “reproducibilty”, yani aynı motor hareketin tekrarlanabilirliği, istikrarlı sonuçlar almak için esastır. Torba/sandık idmanında ise, atış tekniğinin bırakışla ilgili motor becerileri kazanılırken, aslında iç güdümlü atış becerisini kazanmaya yönelik ilk adımlar da atılmaya başlanır. Çok yakındaki bir hedef tahtasının karşısında duran tâlip, çok küçük bir hedefe zihinsel olarak odaklanarak atışını yapar. Bu aşamada tâlibin hedefi yay ve oku referans alarak görmemesi tembihlenmelidir. Okları bu küçük hedefe istikrarlı bir şekilde isabet ettirmeye başlayan tâlip, atış mesafesi uzayınca da hedef üzerinde kalacaktır. İç güdümlü atışta okçu, hedef, yay ve ok arasındaki konum ilişkisinin alt beyin tarafından, bilinçli bir efor olmaksızın tespit edilmesi beklenir. Bu durum, basketbol topunu potaya atmak gibidir. Basketbolcu top ve potanın görüş hattı üzerinde belli bir kesişmeyle görsel referans oluşturmasına ihtiyaç duymaz. Binlerce defa tekrarlanan motor hareketin sonucu olarak top hedefini bulur. İç güdümlü atış ustalaşması zaman alan ve becerinin korunması için sürekli antrenman gerektiren bir tekniktir. Çift göz açık atışın verdiği avantajla; iç güdümlü atışta ustalaşmış bir okçu mesafenin belli olmadığı ve hedefin hareketli olduğu ya da kendisinin hareketli olduğu durumlarda dahi başarılı atışlar yapılabilmektedir. Ok ve yayın savaş meydanlarından kalkması ile geleneksel okçuluk, spor okçuluğu olarak devam etmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Spor okçuluğu disiplinlerinden puta atışları, hem okçunun hem de hedefin sabit olduğu bir disiplindir. Geçmişte bu disiplinde yapılan yarışmalarda okçuların herhangi bir nişan alma tekniği kullanıp kullanmadıkları konusunda bir bilgiye rastlanılmamıştır. Sadece, 19. yy’ın meşhur eseri Telhis-i Resâlât-ı Rumât’ta, okçunun kabza elinin serçe parmağını açarak bir nişangâh pini gibi kullanılabileceğine dair bir ibâre vardır. Burada bahsedilen, modern nişan alma tekniklerindeki gibi bir pin kullanımından çok, yayın ne kadar kaldırılacağının tayinine yönelik bir uygulama gibi görünmektedir. Ancak günümüzde, batılı okçuluk literatüründen bildiğimiz iki nişan alma yöntemi, Türklere özgü başparmak çekişiyle ok atarken kullanılabilir. Bunlar “split vision” ve “line it up” dır. Split Vision Yöntemi ile Nişan Alma Türk geleneksel okçuluğunun alâmet-i fârikası olan başparmak çekişinde kiriş kulağa kadar çekildiğinden ok ucunu tam olarak görmeniz oldukça zordur. Baskın gözünüze göre yayı tuttuğunuzu düşünürsek baskın gözünüz kirişe yakın olan gözünüz olacaktır. Sağ elle atış yapan bir okçu için konuşacak olursak; sağ gözünüz ile yayın sağ tarafından bakmanız ve okun temrenini hedefle kesiştirmeniz mümkün olabilir. Bu yöntem alışılması ve uygulanması yönünden zordur. Özellikle gözlük kullanan okçular için bir hayli zordur. (Fotoğraf – 4) Fotoğraf – 4 Diğer bir bakış ise yine iç güdümlü atıştaki gibi hedefi aynı taraftan, yani yayın sol tarafından hedefi görüp, okun gövdesini bir referans olarak hedefle kesiştirip atış yapmaktır. Bu kesiştirmeyi yaparken hedefe odaklanırsanız yay bulanıklaşıp iki tane görünecektir. (Fotoğraf – 5) Fotoğraf – 5 Gördüğünüz hangi görüntüyü referans alacağınızı birkaç atış sonra keşfedip isabetli atışlar yapabilirsiniz. Okun gövdesine odaklanarak nişan almayı tercih ederseniz hedef bulanıklaşır (Fotoğraf – 6). Ancak okun gövdesini referans alarak ok ucunun hedefin ortasına gelebilecek şekilde yayınızı ayarlayıp atış yapabilirsiniz. Fotoğraf – 6 Split vision’da üç parmakla atarken ok ucu ve hedef arasındaki ilişki bir resim çerçevesi içinde tespit edilip, buna göre atış yapılmaktadır. Başparmak çekişiyle ok atarken ok yayın sağında durduğundan (sağlak bir okçu için) görsel referans noktalarını kesiştirme, ancak atış mesafesi ve çapa yüksekliği uygunsa mümkün olabilmektedir. Başparmak çekişinde bu teknik “ödünç alındığında”, hedefi yayın içinden ya da dışından görmeye bağlı olarak, “sight picture” içinde yay ve hedef (yay tarafından bakanlar için) ve ok ve hedef (ok tarafından bakanlar) arasındaki ilişki “ezberlenmektedir”. Ve tabii bu ilişki atış mesafesine göre değiştiği için, okçunun değişik mesafeler için ayrı bir “resim” öğrenmesi gerekmektedir. Line It Up Yöntemi ile Nişan Alma Bu yöntemi Türkçe’ye “hizalama” diye çevirebiliriz. Okun gövdesi ve hedefin hayâlî bir çizgi üzerinde aynı hizaya getirilerek atış yapılmasına dayanan bu yöntemde çapa noktanızın daha aşağıda, mesela göğüs hizanızda olması gerekir (Fotoğraf – 7). Bu tür çekiş yapanlara “Sînekeş” denir. Fotoğraf – 7 Sînekeş çapası ile yayı göz hizanızdan aşağıya indirerek oku üstten görüp, okun gövdesinden ucuna kadar olan doğrultuyu hedefe yöneltip atış yapabilirsiniz (Fotoğraf – 8). Fotoğraf – 8 Sonuç Hangi yöntemi kullanırsanız kullanın bu tür nişan alma yöntemleri hedefin ve atıcının hareket etmediği ve mesafenin önceden bilindiği durumlarda etkili olabilir. Başarılı bir geleneksel okçu olmak için öncelikle baskın göz tespiti yapılmalı ve baskın göze göre eğitimlere başlanmalıdır. Verimli bir kepaze ve torba idmanı dönemi geçirilmelidir. Sonrasında değişken mesafelerdeki hedeflere, değişik ayak basışları ve en son hareketli hedeflere atışlar yaparak idmanlar sürdürülmelidir. Geleneksel okçuluğun temeli iç güdümlü atışa dayanır. İç güdümlü atışların başarısının yolu ise çok çalışmaktan geçer. Referanslar 1. Kesik, M., Türkiye Selçukluları’nda Savaş Geleneği Hile ve Taktikleri, İçinde: Emecen, F. M. (ed.), Eskiçağ’dan Modern Çağ’a Ordular-Oluşum, Teşkilât ve İşlev, 245-266, Kitabevi, 2008. Kaynaklar |