Posted by Emre Metilli in on 10th 05 2020
ZIRH-KİŞİSEL VÜCUT ZIRHLARININ HİKÂYESİErsin Eser 4 Temmuz 1969 tarihinde doğdu. Uludağ Üniversitesi Biyoloji bölümünü bitirdi. Evli olan yazar, kendi deyimiyle “Bu muhteşem geleneksel okçuluk serüvenine başlamamı sağlayan bir kız babası”. İki yılı aşkın süredir Tîrendâz ailesinin üyesi olan Ersin Eser, hobi olarak başladığı ve hâlâ üzerinde çalıştığı zincir zırhlar üzerine bildiklerini ve kişisel deneyimlerini Tîrendâz takipçileri için bir makalede bir araya getirdi. ZIRH-KİŞİSEL VÜCUT ZIRHLARININ HİKÂYESİ Moğolca’da Cebe, Romalılar’da ‘Lorica Serta’, Araplar’da ‘Zerd’ (uzunlarına ‘Sâbiga’, kısa zırhlara ‘Betra’), Latince’de Lorica, Arapça’da Dir‘, Le’me, Farsça’da Zırıh, Cevşen, Latince’de Macula, Avrupa’da balık ağına benzetilmesinden dolayı Fransızca’da Maille, İngilizce’de Chainmail, Ortaçağ Avrupası’nda Armour kelimeleriyle ifade edilmiştir. Divanü Lügati’t-Türk’te bütün vücudu kaplayan zırha kübe yarık, yalnızca gövdeyi kaplayan zırha da say yarık denilmiştir. Cebe, Çokal veya Çukal kelimeleri de aynı anlamda kullanılmışlar ise de zırh kelimesi dilimize yerleşerek günümüzde de kullanılan bir terim haline gelmiştir.[1] “Ona sizin için zırh yapmayı öğrettik ki savaş darbelerinden sizi korusun. Artık şükredecek misiniz?’ (el-Enbiyâ 21/80). Kutsal kitaplarda da yer alan zırh insanoğlu için ölüm ve yaşam arasındaki ince bir koruma olmuştur. Davut’a verilen bu yetenek para kazanmasını sağlamanın yanında, zırh yaparak giyen ilk kişi de odur; bundan dolayı ilk zırh ustası kabul edilmiştir. İnsanlar kabileler halinde yaşamaya başladıkları zaman, aralarında çatışmalar yaşandı. ‘Biz-onlara karşı’ zihniyeti, ilkel beyinlerimize yiyecek ve barınma ihtiyacımız kadar güçlü bir şekilde yerleşti. Kabile halinde yaşayan insanlar; birlikte avlandılar, birlikte tarım yaptılar ve birlikte savaştılar. Savunmak için çitler, kaleler ve zırhlar ürettiler. Zırh nedir? Zırh; savaşlarda kılıç, ok, mızrak, hançer, balta gibi kesici silahlardan korunmak, düşmanın saldırı silâhlarının darbe ve atışlarına karşı hayati bölgeler başta olmak üzere vücudun zarar görmesini engelleyen en önemli savunma silahlarından biriydi. Diğer savunma silahları ( dizçek, kolçak, miğfer, kalkan ) gibi zırhın gelişimi de saldırı silahlarındaki ilerlemeye paralel olarak gerçekleşmiştir. Zırh bütün milletler tarafından tarihin her döneminde kullanılmış ve günümüzde halen kullanılmaktadır. Zırh yapımında kullanılan malzeme çeşitliği ilgi çekicidir. Farklı coğrafyalarda yaşayan toplumlar doğal zenginliklerini kullanarak farklı malzemelerden çok farklı zırhlar üretmişlerdir. Resim-1: Polinezya Hindistan cevizi Kabuğundan yapılan zırh (solda). Doğu Sibirya’daki Çukçi halkının deri ve ağaç zırhı (sağda). Resim-2: Gilbert Adası Hindistan cevizi lifinden yapılan zırh. Resim-3: Papua Yeni Gine Lif dokuma zırhı. Resim-4: Balık pullarından yapılan zırh, Tayvan. Resim-5: Batı İç Moğolistan Han Hanedanı M.Ö 25 – 220, Khara Khotu, Etsin Gol (solda). Koyrak deri-metal lamellar zırhı. 1901 yılında çekilmiş bir fotoğraf (sağda). Resim-6: Mısır’da M.Ö. III. yy. Kullanılan Timsah Derisinden Yapılmış Savaş Zırhı (solda). Cengiz Han ve Mirasçıları Sergisi’nden (Sabancı Müzesi) zırh gömlek (sağda). Resim-7: Roma askerlerinin kullandığı bir zırh ve Gâl Tipi (I – II. yüzyıl) Zırhla alakalı ilk örnekler, Bronz Çağı’nda M.Ö. 2050’de ve sonrasında Sümerler ve Asurlular dönemine tarihlenmektedir.[2] M.Ö. 1500’lerden itibaren Mısır’da XVIII. hanedan döneminde, Hititlerde ve Ege’deki Miken uygarlığında savaşçılar, bu çağa adını veren bronz yanında tunç ve deriden mamûl zırhlar giymeye başlamışlardır.[3] Demir Çağı’nın son dönemlerinde ise demirden yapılan zırhlar ön plana çıkmıştır. Giderek yaygınlaşan zırhların örme, pullu ve plaka zırh şeklinde üç tasarımı mevcuttur. Bunların kullanımı coğrafya, iklim, âdet ve geleneklerle, sahip olunan demirle yakından ilgiliydi. Nitekim İran’ın kuzey ve doğu bölgelerinde plaka zırh, daha sıcak iklime sahip orta ve güney bölgelerinde ise örme zırh yaygındı.[4] Örme zırh kılıç darbelerine karşı dayanıklı, fakat mızrak ve ok atışlarına karşı zayıf bir savunma aracıydı. Muhtemelen bu sebeple Mısır’da ve İran’da XII. yüzyıldan itibaren dikdörtgen metal plakalarla desteklenmiş cevşen ve “dört aynalı zırh” denilen karma zırh türleri ortaya çıkmıştır. Bu zırhlar XIV ve XV. yüzyıllarda sıkça kullanılmıştır. Ayrıca örme zırhın halkalarının kılıç darbeleriyle koparak vücutta yaralanmalara sebebiyet vermesi ihtimaline karşı zırhın altına keten tunikler giyilirdi. Deri veya keten bir zemin üzerine ağaçtan, ham deriden, altın, gümüş, bakır, bronz ve demirden elde edilen malzemenin (pullar) balıksırtı denilen tarzda, birbirinin üstüne gelecek şekilde deri iplerle birleştirilmesiyle yapılırdı. İlk defa eski Mısır ve Asurlular’da görülen bu zırh çeşidi, daha sonra İskitler ve ardından gelen Sarmatlar ile meskûn Orta Asya bozkırlarından Çin’e kadar uzanan bölgelerde kullanılmıştır.[5] İsrail toprağını işgal eden Filistin ordusu ile İsrail ordusu arasındaki savaşta Davud’un öldürdüğü zorlu savaşçı Golyat’ın (Câlût) üzerinde pullu zırh bulunduğu, baldırlarına tunç zırhlar giydiği kaydedilmektedir (DİA, VII, 38). Pullu zırh Romalılarda “Lorica Squamata” adıyla bilinirdi. Ancak pulların fazla esnek olmayışının savaşçının hareket kabiliyetini kısıtlaması dolayısıyla II. yüzyılın ortalarından itibaren bu zırhın kullanımı azalmıştır. Resim-8: Lorica Squamata (Somerset Museum, Taunton, İngiltere) Bu zırhlar, deri veya metal plakaların deri ipliklerle birleştirilmesiyle yapılırdı. Ancak burada plakalar pullu zırhta olduğu gibi bir zemin üzerinde değil doğrudan birbiriyle birleştirilirdi. İlk örneklerine Asurlular dönemine ait kaya kabartmalarında rastlanan plaka zırhlar daha sonra İran coğrafyasında yaygın biçimde kullanılmıştır. Türk ve Moğol ordularında da en çok giyilen zırh türü olarak bilinir. Türkler’de ‘Kedim’ veya ‘demir don’ adı verilen plaka zırhların bel hizasına veya diz altına kadar uzanan iki şekli vardı. Memlukler döneminde ‘karkal’ denilen bu zırh Mısır’da en fazla rağbet gören zırh çeşidi idi. Kolsuz olan ve ipekli kumaşlarla süslenen karkal’ın ayak bileklerine kadar inen çeşitleri ‘sâbiğa’ veya ‘müsbile’ diye anılırdı. Plaka zırhlar Ruslar, Çinliler ve Japonlar tarafından XVI. yüzyıla kadar kullanılmıştır.[6] Güçlü bir savunma silâhı olmasının yanı sıra içten dikdörtgen şekilli çelik levhalar işlenmiş estetik bir görüntüye sahip yelek ve elbiselere İslâm dünyasında ‘kazâgand’, Avrupa’da “brigandine” deniyordu. Sultanlar ve devlet adamları bu tür zırh elbiseleri savaşların dışında bir suikast ihtimaline karşı da giyerlerdi. Selçuklu sultanı Berkyaruk ve Muhammed Tapar devrinde emîrler, Bâtınî saldırılarına karşı zırhla dolaşırlardı.[7] Selâhaddîn Eyyûbî de 1175’te Halep önlerinde bulunduğu sırada Haşhâşîler’in suikast girişimine uğramış, bu saldırıdan üzerindeki kazâgand sayesinde kurtulmuş, bu zırh elbiseyi hayatı boyunca üzerinde taşımıştır.[8] Deri zırhlar maliyet açısından daha ucuz ve daha rahat olduğu için tercih edilirdi. Bu tür zırhlara Grekler ve Romalılar “Spolas” adını vermişlerdi. Göğüs kısmında “kardiophylaks” (kalbi koruyan) ismiyle anılan bir metal levha bulunurdu. Kafkaslar’da “Tecfâf” denilen deri zırhlar giyilmekteydi.[9] Zırh yapımcılığı konusunda Avrupalılar ve İranlılar büyük ilerleme kaydetmişlerdi. İran’lı ustalar bütün Ortadoğu ve Orta Asya coğrafyasında aranılan kişilerdi. İlhanlılar’da her eyalette devlet adına silâh ve zırh yapımıyla uğraşan ustalar vardı. Devlet bunların imal ettiği malzemeyi savaş zamanlarında askere dağıtmak üzere silâh depolarında muhafaza ederdi. Olcaytu Han, 1315’teki Suriye seferi öncesinde silâh depolarında bulunanların dışında Avrupalı tüccarlardan 1500 zırh ve miğfer satın almıştı.[10] Timur da Ortadoğu seferinin ardından bölgedeki birçok silâh ve zırh ustasını Semerkant’a nakletmişti. Silâh depolarındaki bütün malzemeler kayıt altında tutulurdu. 1945 senesinde Preslav şehrinde bulunan Tuna Bulgarları’na ait Proto-Bulgar kitâbe de bu türden kayıtları içermektedir.[11] Zırhların fiyatları ham maddesi, sağlamlığı ve sanat değerine göre değişirdi. Pahalı ham maddeden imal edilen ve sanat değeri olan zırhlar Ortaçağ’da yüksek fiyatlara satılırdı.[12] İyi bir zırh ustasının geliri bir koyun tüccarının yıllık geliri kadardı. Zırhlar miras bırakılır ve hediye edilebilirdi. Bakımına özen gösterilir, “kusre” denilen bir madde ile temizlenirdi. Pasın giderilmesi için zeytinyağı dökülürdü. Kumla ovalamak da bir başka bakım yöntemiydi. Barış döneminde zırhlar “Cirab” denilen deri torbalarda tutulurdu. Zırhlar aynı zamanda kullanıldıkları toplumun düşüncesini ve ideallerini yansıtırdı. Avrupalılar’ın düşüncesine göre zırhın her parçası kutsanmış olup üzerine şövalyelik ideallerinin sembolleri işlenirdi. Miğfer, zırh ve kalkan kiliseyi ve insanları kötülükten korumayı ifade ederdi.[13] Türkler, mitolojik dönemlerinden itibaren madencilik, özellikle de demir işçiliği konusundaki ustalıklarıyla anılmışlardır. Arkeolojik araştırmalarda V-IX. yüzyıllara ait Türk metalürji örnekleri bulunmuştur. Eski Türk yurtlarındaki kurganlarda M.Ö. ikinci bin yılın başlarına ait olduğu tahmin edilen demirden yapılmış eşyalara rastlanmıştır. İranlılar’ın çok eskilere dayanan millî destanları Şehnâme’de Türk orduları “demirden ve çelikten kurulu” olarak tasvir edilmiştir. Demir, Türk ile özdeş sayılabilecek bir madendir. Ergenekon Destanı’nda, çıkışı engelleyen Demir-Dağ’ın büyük körüklerle eritilmesi Türkler’in demiri çok iyi bildiğini açıkça gösterir. Eski Türkler’de madencilik, özellikle demircilik kutsal sayılan bir meslekti. Türk hükümdarları bahar bayramında örs üzerinde demir döverek bir tören icra ediyorlardı. Şamanist dönemdeki bazı Türk topluluklarında demirci ile şamanın aynı yuvadan olduğuna, demirin kötü ruhları kaçırdığına inanılıyordu. Türkler’in diğer bir üstünlüğü, demir eşya yapımındaki büyük ustalıklarıdır. Muhtemelen demir ile ilgili bilgiler, sonradan Göktürk hakan ailesi olacak ailenin bir sırrı olmuştur. Türkler Altaylardaki demir madenlerinden elde ettikleri silahlarla komşularına üstünlük sağlamıştır (V-IX yüzyıl). Metal zırhların ilk örnekleri İskitler ve Hunlar dönemine kadar gider. Kazakistan’ın Almatı şehri yakınlarında Isık / Esik kasabasında bulunan, M.Ö. IV. yüzyıla ait bir Hun kurganında ortaya çıkarılan genç bir erkek cesedi üzerindeki zırh, en gösterişli ve en eski metal zırh örneği kabul edilir. Dünya literatüründe “Altın elbiseli adam” olarak geçen erkek cesedi altın bir zırh kaftan yanında zırh çizme, baldırlık ve miğfer de bulunmuştur. Bu zırh, küçük metal levhaların bir kumaş üzerine aplike edilmesiyle üretilmiştir. Levhalarda yüksek kuyumculuk işçiliğinin eseri motif ve figürler yer alır. Resim-9: Altın elbiseli adam Zincir örme ve zincir örme üzerine metal plaka takviyeli zırhların Hun döneminden itibaren kullanıldığı ve bu zırh türünün Batı Hunları ile birlikte bozkır kuşağını takiple Orta Asya’dan çıkarak Orta Avrupa’ya kadar ulaşan Avar, Kuman, Kıpçak ve Peçenekler’le yayıldığı bilinmektedir. Güney Ukrayna, Romanya ve Macaristan’da yapılan arkeolojik kazılarda Hazarlar, Kuman, Kıpçak ve Peçenekler’e ait zincir örme ve zaman zaman plakalarla takviye edilmiş demir zırhlar ortaya çıkarılmıştır. Hazar Türkleri’ne ait Stanitza köyündeki Saltova buluntuları arasında atlara ait baş zırhları, Balta buluntuları arasındaki zincir örme zırhlar ve at başlıkları ilgili örneklerdir. Doğu Avrupa Türkleri’ne ait buluntular içinde en dikkat çeken zengin koleksiyon Oğuz Türkleri’nden olan Peçenekler’e ait ünlü Nagy-Szent Miklos hazinesinde (IX. yüzyıl) yer almaktadır. Yirmi üç parçadan oluşan hazinedeki parçalardan birinin üzerinde zincir örme peçelikli miğferli, zincir örme gömlekli, plaka takviyeli kolçak ve baldırlıklı zırh giyimli süvari tasviri bulunur. Bu Türk zırh geleneği Bizans zırhlarını da etkilemiştir. Bizans askerleri arasında da Batı Avrupa zırhlarından farklı şekilde kendi topraklarında yaşayan bozkır topluluklarının etkisiyle zincir örme zırh gömlekler kullanılmıştır. Metalurji: Zırh yapımının ardındaki bilim Metalürji, metallerin sınıflandırma sistemlerini, moleküler ve kristal davranışlarını araştıran ve metallerin etkilerini ve kullanımlarını içeren bilim dalıdır. İnsanın çevresini kontrol etmesinin öyküsünde hiçbir madde metal kadar önemli olmamıştır. Tarımda, savaşta, ulaştırmada, hatta aşçılıktaki gelişmelerin metalsiz olması imkânsızdır. Altın muhtemelen insan tarafından keşfedilen ve çalışan ilk metaldi. Parlak, bozulmaz ve kolayca dövülebilen altın, akarsularda ve nehir yataklarında saf halde bulunabilir. Alaşım oluşturma teknolojisi, doğanın gözlemlenmesiyle ortaya çıkmış olabilir. Bazen bakır ve kalay cevherleri doğada bir arada bulunur. Bu tür doğal alaşımlardan metal dökümü, metalürjide bir sonraki adımı atmayı sağlamış olabilir. İki metalin alaşım olarak kullanıldığı zaman, kendi başlarına metallerden daha sert olduğu keşfedilmiştir. Kalay ve bakırın döküm alaşımı bronzdur, insanlık için çok yararlı bir maddedir ve tüm erken uygarlık dönemini, kendi adını vererek, “Bronz Çağı” olarak tanımlamıştır. Bronz bir bıçakta bakırdan daha keskin kenar elde edilebilir. Bronz süslemeler ve kaplar çok çeşitli amaçlar için kullanılmıştır. Bronz teknolojisi ilk olarak Orta Doğu’da geliştirildi. Bronz, Sümerler’de, Ur Şehrinde, MÖ. 2800’lerde ve kısa bir süre sonra Anadolu’da kullanılıyordu. Bütün bu bölgelerde, değerli bir maden olan bronzu, kendileri için bir lüks veya orduları için bir silah olarak kullanan yönetici sınıftır. Sıradan insanlar için, Taş Devrinden Tunç Çağı’na kadar, hayatta kalabilmektedir. Metalürjideki bir sonraki büyük gelişme, MÖ. 1500 civarında demirin keşfi oldu. Çalışması bakır veya bronzdan çok daha zor olan demirin, ilkel fırınlarda cürufundan saf biçimde ayrılması için çok yüksek bir erime noktasına ulaşmak mecburiyeti vardır. O zamanın imkânlarıyla elde edilebilecek en iyi şey, çamurlu yabancı maddelerle karıştırılmış bir demir kümesiydi. Bu kirlilikler daha sonra tekrarlanan ısıtma ve çekiçleme ile temizlendi. 1200’de, kömür içeren bir fırında yeniden ısıtılırsa demirin geliştirilebileceği keşfedilmiştir. Kömürden gelen karbon demire geçer ve elde edilen metal çeliktir. Çelik, demir gibi işlenebilir ve kesici alet yapılırsa keskinliği daha fazla arttırılabilir bir metaldir. Zırh çeşitleri Zırhları yapı özellikleri itibarıyla üç temel grupta toplamak mümkündür demiştim: ● Zincir zırh (Mail Armour, Chainmail) ● Lamelli zırh, pullu zırh ( Lamellar Armour) ● Plaka zırh (Plate Armour) Zincir zırh Zincir zırh, yüzlerce yıl boyunca en fazla kullanılan zırh olmuşturher bir halkanın dört diğer halkayla bağlantılı olduğu anlamına gelir. Zincir zırh, daha sonra perçinli ve ısıl işlem görmüş sert halkalar bir araya getirilerek yapılmıştır. Bazı bölgelerde, şeklinin Yunan alfabesindeki “theta” Θ harfine benzemesinden ötürü “thetra halkası” denilen örgü kullanılmış olup, zamanla sadece perçinli halkalar kullanılmaya başlanmıştır. “Avrupa örgüsü” diye de bilinen “4 in 1” örgü haricinde,”6 in 1” ve “8 in 1” ( “Kral örgüsü” diye de bilinir) diye tabir edilen farklı örgü modelleri de mevcuttur. Ancak bu tip örgü zırhların arkeolojik örneklerine rastlanmamıştır. Bu alternatif örgü modellerinin, eski resim ve gravürlerdeki zırh modellerinin yanlış yorumlanmasıyla ortaya çıkmış olabileceği ya da işin içine biraz estetik katmak kaygısıyla önerildiği düşünülmektedir. Resim-10:“ 4 in 1”ya da “Avrupa örgüsü” denilen halka konfigürasyonu Resim-11: “6 in 1” diye bilinen halka konfigürasyonu Resim -12: “8 in 1” ya da “Kral Örgüsü” diye bilinen halka konfigürasyonu (solda).Thetra halkası (Yunanca’da theta harfine (Θ) benzediği için bu isim verilmiştir). Resim-13: Perçinli Halka Uzun yıllar boyunca, zincir zırh ile ilgili yapılan araştırmalar, daha gösterişli kuzeni plaka zırhın gölgesinde kalmıştır. Yapılan inceleme ve araştırmaların sayısı azdır ve plaka zırhı konusundakilerle karşılaştırıldığında erişilmesi zordur. Zincir zırh yapmaya yönelik modern girişimler perçinlenmiş bir zincir zırhın boyutuna ve uzunluğuna göre bir birine bağlı 28.000 ila 50.000 bağlantı içerebildiğini göstermektedir. Bu zırhın yapılması 1000 saat veya daha fazla sürebilir. Araştırmacıların savaş alanındaki etkinliğini göz ardı etmelerinin sonucu, zincir zırh ile ilgili birçok yanılgı mevcuttur: Ağır ve hantaldı; delici saldırılara, özellikle de oklara çok duyarlıydı; üretimi ucuz ve nispeten basitti. Bu ifadelerin tümü gözle görülür şekilde yanlıştır! Zincir zırh dünyanın neresinde olursa olsun demiri kullanan her kültürde iki bin yıl boyunca sürekli kullanım görmüştür. Kuşkusuz, şimdiye kadar üretilmiş en başarılı ve çok yönlü zırh türüdür. Zincir zırh, iki parçalı birleşik savunma elemanlarından oluşuyordu. İlk bölüm zırhın kendisidir, yani bir ağ oluşturan kilitli halkalardan yapılan esnek bir metal “kumaş”. İkinci kısım, altına giyilen dolgu maddesi (gambeson veya bağırdak). Bu şekilde giyildiğinde, alttaki bu tunik zincirin kesilmelere ve delinmelere karşı çok iyi bir direnç göstermesini sağlar. Ayrıca künt travmaların etkisini azaltmaya yardımcı olur. Zincir zırhın bu kadar uzun bir süre boyunca kullanılmış olması ve bu süre zarfında neredeyse hiç değişmemesi, bunun son derece etkili bir koruma biçimi olduğunu göstermektedir. O dönemde zırha güvenilir şekilde nüfuz edebilecek bir silah tasarlanmış olsaydı, iki şeyden biri gerçekleşecekti: ya zırh yeni tehdide karşı koruma sağlayacak şekilde gelişecek ya da yeterli koruma sağlayamadığından artık kullanılmayacaktı. Zincir zırh Avrupa’da, parasını ödeyip alabilecek zenginler için tercih edilen savunma silahı olarak kaldığından, bütün çağdaş silahlara karşı iyi bir koruma sağladığı sonucuna varılmalıdır. Zincir zırhın yapımı Örgü (zincir) zırhlarda kullanılan tel halkaların nasıl yapıldığına dair bugün kabul edilen iki farklı metot vardır. Zincir zırhların, tel çekme işleminin varlığını kanıtladığı söylenir. Ancak bulgular bunu desteklememektedir. Aksine, tüm erken dönem zincir zırh halkalarının ve hatta bazı yakın tarihli demir halkaların bile dövülmüş sacdan kesilerek yapıldığını göstermektedir. Sert bir metalden tel çekmek için tatmin edici bir tekniğin gelişmesi için daha çok zaman gerekmekteydi. Tel çekme teknolojisinin VII. ilâ X. yüzyıllarda ortaya çıktığı düşünüldüğü zaman, M.Ö 300 ve M.S 8-10 yüzyılları arasında demir halkaların nasıl yapıldığı sorusu cevaplanmak üzere beklemektedir. Bununla ilgili bir kayıt ya da bulgu yoktur. Zincir zırhın örülmesinde kullanılan telin nasıl üretilmiş olabileceğiyle ilgili iki yöntem üzerinde durulmaktadır. 1.Yöntem: Tel Bükme Levha halindeki demir, şeritler halinde kesilerek silindir şeklindeki bir parçanın üzerine sarılır. Daha sonra iki tahta parçanın arasına konulan bu spiral parça, ezilerek yuvarlatılır ve içi boş bir tüp haline getirilir. Demirci bir keski yardımıyla halkaları bu tüpten dikkatlice kesmek suretiyle metal halkaları elde etmiş olurdu. Resim-14 : Tel bükme. Levha halindeki metal yukarıdaki düzenek yardımıyla içi boş bir boru haline getirilir. Bir keski ile halkalar kesilir. Metal halkaların uçları üst üste gelecek şekilde kesildikten sonra ısıtılarak halkalar ezilir ve uçların birbirine kaynaması sağlanır. Bağlantıyı yapmak için 5 halkadan biri açık bırakılarak, buradaki birleşim noktası perçinlenmek üzere delinir. 2.Yöntem: Tel Çekme XII. yüzyılın ortalarında yaşamış bir keşiş olan Theophilus, tel çekme işleminin ilk resmî kaydını yapmıştır. Kıymetli metallerden ve bronzdan yapılmış teller kuyumculuk ve diğer uygulamalarda Theophilus’tan en az 3.000 yıl önce yaygın olarak kullanılmasına rağmen, eski metotlar tam olarak bilinmemekle beraber, uzun telin bir kalıptan çekilmiş olduğuna inanmak cazip görünmektedir.[14] Bu yöntemde ısıtılıp dövülmüş metalin, üzerinde değişik çaplarda delikler bulunan bir levhanın deliklerinden çekilerek inceltilmesi ve yuvarlak hale gelmesi sağlanmaktadır. Resim -15: Salıncaklı sistemle tel çekme (solda). Tel çekme yönteminde kullanılan delikli levha, XI. Yüzyıl, Norveç (sağda). Tel çekme işleminden sonra elde edilen tel, aşağıdaki Resim 16’da görülen bir düzenek yardımıyla halka yapmak için spiral bobin haline getirilir. Resim-16: Tel sarma aparatı çizim. Resim-17: Yazarın kendi yaptığı mekanizma. “Deneysel tarih” çalışmasına güzel bir örnek. Resim-18: Spiral haline getirilmiş tel. Resim-19: Halka kesimi Elde edilen spiraller bir keski yardımı ile kesilir ve zırh yapmak için gerekli halkalar elde edilir. Perçinli halka yapımı için kesim işlemi farklılık gösterir. Telin iki ucu üst üste gelecek şekilde halkalar kesilir. Resim-20: Perçinli halka kesimi Resim-21: Soldaki halka perçinli, sağdaki halka birleşik uçlu zırh halkası. Resim-22: Kesilen halkaların ısıl işleme tâbî tutulması (solda). Perçinli halkanın dönüşümü (sağda). Resim-23: “4 in 1” örgüde halkaların konfigürasyonunun şematik gösterimi. Zincir zırh yapımında halkaları kullanarak, zırhı daraltmak genişletmek ve yuvarlak şekiller vermek mümkündür. Bir terzinin müşterisinin ölçülerine göre diktiği kıyafet gibi düşünülürse, zırh ustasına metal terzisi demek mümkündür. Zırhın genişletilmesi: Zincir zırhı genişletmek için ara bağlantılara birer halka daha eklenerek genişletilir. Resim-24: Sarı halkalar genişletme halkaları. Zırhın daraltılması Zincir zırhı ‘’V’’ şeklinde daraltmak için halkalar 2 yerine 3 halkadan geçirilerek aşağıdaki formda bir daraltma işlemi yapmak mümkündür. Resim-25: Sarı halkalar daraltma halkaları. İnsanlık tarihi kadar eski olan vücut zırhları bugün hâlâ kullanılmaktadır. Asker, polis, özel güvenlik, dalgıçlar, kasaplar vs. birçok kullanım alanına sahip olan zırhlar, artık modern teknoloji ürünleri ile yapılmakta olsa da temel amaç aynıdır: HAYATTA KALMAK’. Şüphesiz, zırh insan hayatını korumak için üretilmiş en etkili savunma silahlarından biridir. Benim hikâyem Yaklaşık 4-5 yıl kadar önce, işim gereği Tirendaz grubunun kurucusu değerli hocamız, dostumuz, diş hekimi Murat Özveri hocamla tanıştım. Dokunup yakından inceleyebildiğim ilk zırh örneğiyle bu şekilde karşılaştım. İnternet üzerinde yaptığım araştırmalar sonrasında zincir zırh yapma macerasına başlamaya karar verdim. Şehir ve apartman yaşamında hobilerimizi uygulamaya geçirmek pek kolay olmuyor. Bir adet sehpa ve bolca kavanoz kullanarak işe başladım. Kullandığım halkaları kendim yapmak yerine hazır alıyordum. Zırhın nasıl yapılacağıyla ilgili karanlık noktalar aydınlanana kadar bir hayli cefa çektim. Ne kadar halka kullanmam gerektiğini hesaplayamadığım için, kilolarca demir halkayı İstanbul’da Avrupa yakasından Anadolu yakasına kadar sırtımda taşımak zorunda kaldım. Çalıştığım için, zırh yapımıyla sadece akşamları ve hafta sonları uğraşabiliyordum. Zırh yapımına meraklı olanlara ilk ve en önemli tavsiyem “sabırlı bir insan değilseniz sakın zırh yapmaya kalkmayın!” olacaktır. İlk zırhı tamamlamam yaklaşık 5 ay sürdü. Yaklaşık 30.000 demir halkayı nakış işler gibi birbirine bağlayarak tek tek birleştirmek gerçekten sabır isteyen bir iş. Bu uzun ve meşakkatli uğraş sırasında dikkat dağınıklığı yaşadığınızda ya penseye parmağınızı sıkıştırıyorsunuz ya da örgüde eksik bir halka kullanıyorsunuz. Bu da işin sonunda onlarca halkayı söküp tekrar bağlamanıza sebep oluyor. Bu çok can sıkıcı oluyor! Söylemesi benden! Geride bıraktığım birkaç yıllık süreçte, farklı renkli halkalardan ve farklı bağlantılar kullanarak, 10 tane zincir zırh yaptım. Tîrendâz okçuluk grubunda yapılan deneysel tarih çalışmaları kapsamında, yaptığım zırhları da kullandığımız terminal balistik ve penetrasyon deneylerine başladık. Pilot çalışmalarda, perçinsiz halkalardan ördüğüm zırh parçalarına gambezonlu ve gambezonsuz atışlar yaptık. Asıl test için perçinli halka kullanmamız gerektiği için, şu sıralar perçinli halka yapmaya başladım. Yaptığım zincir zırhlardan birkaç örnek, aşağıdaki fotoğraflarda görülebilir. Resim-26: İlk zırhım. Üzerinde, halkaları konfigüre ederek oluşturduğum ağaç motifi bulunuyor. Örgüsü “4 in 1”, ağırlığı 36 kg. Resim-27:“4 in1”,”6 in1”ve” 8 in 1” (Kral örgüsü) kullandığım karışık model (solda). “6 in 1 örgü”yle örülmüş zırh (sağda). Resim-28: Önden bağlanan zincir zırh ceket. Örgüsü “4 in 1”. Amatör olarak uğraş verdiğim bu hobi yavaş yavaş daha sofistike işlerle devam etmekte. Bu makaledeki amacım, zincir zırhın kısa bir tarihini sizlere aktarmak, yapım teknikleri hakkında bilgi vermek, zincir zırh yapmayı düşünen insanlara yardımcı olmaktı. Umarım hoş zaman geçirmişsinizdir. İyilikle kalın! Kaynaklar 1. Boutell, s. 11 – Keegan, s. 213. |