Mustafa Kânî Beyin Mezar Taşı ve Osmanlı Hattatları Hakkında Bir Kitap




Mustafa Kânî bin Mehemmed, Türk okçuluk tarihinde önemli iz bırakmış bir isimdir. Konuyla ilgili kişilerin bildiği üzere, II. Mahmud’un Kahvecibaşısı olduğu dönemde, okçuluğa ileri derecede meraklı ve oldukça başarılı bir kemankeş de olan pâdişâhın emriyle “Telhis-i Resâilü’r Rumât” isimli eseri yazar.

Bu eser, okçuluk kültürümüzün yok olmasına gönlü razı gelmeyen II. Mahmud tarafından yazdırılır ve mevcut okçuluk risâlelerinden yapılan alıntılarla oluşturulmuş bir geniş özet niteliği taşır. Ondokuzuncu yüzyıl Saray Türkçesinin ağdalı dili yanında, bazıları 14. yüzyıl Memluk risâlelerinden alınıp konu bütünlüğüne bakılmaksızın serpiştirilmiş saha bilgisi kırıntıları, yer yer metnin emirle yazdırıldığını hissettirir. Yine de çok kıymetli bir eser olduğu tartışılamaz. Kitap padişaha önce elyazması olarak sunulmuş, 1847’de ise matbaada basılarak neşredilmiştir.

Mustafa Kânî Beyin hayatıyla ilgili bilgi mevcuttur, ancak defnedildiği yer ve mezar taşı, bildiğimiz kadarıyla okuyucu ile paylaşılmamıştı. Değerli üstat M. Şinasi Acar, Osmanlı hattatlarının mezar taşlarını derlediği kitabı “Gelimli Gidimli Dünya”nın üçüncü ve genişletilmiş baskısını hazırlarken, titiz araştırması onu Mustafa Kânî Beyin mezar taşına da ulaştırmış. Kitabın ilk baskısında 100’ün altında hattatın mezar taşını tescil ve dokümante eden üstat kitabının ikinci baskısında 250 civarında mezar taşını yeri, kitabesi ve medfûn hakkında kısa bilgilerle bir araya getirmişti. Kitabın üzerinde çalışılan üçüncü baskısında, asıl işi hattatlık olmayan, ama hüsn-i hatt sanatına emek sarf etmiş Osmanlı aydınlarına ve onların mezar taşlarına da yer vermeyi düşünmüş. Bu şekilde kitap, 360 hattat ve onların mezar taşlarını ihtiva eden bir eser haline gelecek ve muhtemelen 2025’in sonbaharında okurla buluşacak.

Şinasi Acar üstat, neşredilecek kitapta yer alacak olan bahsi geçen bu taşın, kitaptan ayrı olarak, Türk okçuluğu meraklılarının bilgisine ve dikkatine sunulmasını istedi. Bu arzuyu yerine getirme vazifesi de ben fakire nasip oldu. Kitapta yer alacak sayfayı orijinal haliyle, yazarının isteği ve izniyle, giriş mahiyetindeki bu yazıyla beraber siz Tirendâz takipçilerine sunarım.

Dr. Murat Özveri

Mustafa Kânî Bey

Eyüp Camisi haziresinde –mihrabın ön tarafında, orta kısımda– bulunan kabrinin, celî ta’likle yazılmış mezar taşı kitâbesi şöyledir:

İstanbul doğumlu olup Enderun Peşkir ağalarından Mehmed Ağa’nın oğludur. Enderun’da yetişti. Sarıkçıbaşı, Kahvecibaşı ve Mabeyinci oldu. Daha sonra çeşitli üst düzey devlet görevlerinde bulundu. Son olarak Defter Eminliği görevini sürdürüyordu.

Sülüs ve nesih yazıları ünlü hattat İsmail Zühdî Efendi’den meşk etti. Sultan II. Mahmud’un (1808-39) emriyle 1835/36’da yazmış olduğu Telhîs-i Resâil-ür Rumât (Okçuluk Kitapları Özü) adlı eseri 1847’de basılmış olup okçuların el kitabı mahiyetindedir.

0

Öl. 1850
Her gelen elbette eyler
bu cihândan irtihâl
Kimseye bâkî değildir ya’ni
bu mihnet-seray
İşte Kânî Beyefendi gibi bir zât-ı şerîf
Terk edüp dünyâyı oldu âzim-i
kurb-ı Hudâ
Zâtı devletde Emîn-i Defter-i
Hakaan idi
Defter ü dîvânlar dolsa
senâsiyle be-cây
Şehsüvâr-ı sâha-i zühd ü
salâh idi Hudâ
Rûh-i pâkin nûr-i dîdâriyle
kılsın rûşenây
Misli yok bir merd-i sâlihdi, dedim
târîhini:
Mustafa Kânî Bey’e firdevsi
Mennân etdi cây
sene 1266 [Cemâziyelâhir]
(Milâdî Nisan/Mayıs 1850)

Kânî: Kinaye söyleyen, dokunaklı söz söyleyen. İrtihâl: Göçme (ölme). Mihnet-seray: (Burada) dünya.
Zât-ı şerîf: Yüce kişi. Oldu âzim-i kurb-ı Hudâ: Allah’ın yakınına göçtü. Emîn-i Defter-i Hakaan: Tapu Genel Müdürü.
Senâ: Övgü. Be-cây: Uygun, yerinde. Şehsüvâr: Çok usta binici. Zühd: Dünyaya rağbet etmeyip kendini ibâdete
verme. Salâh: Dürüstlük. Rûh-i pâk: Temiz ruh. Nûr-i dîdâriyle: Görünüşünün ışığıyla. Rûşenây: Işıklı, aydın.
Misli yok: Eşsiz. Merd-i sâlih: İyi insan. Firdevs: Cennet. Mennân: Nimetler veren (Allah). Cây: Yer, mevki.

138
GELİMLİ GİDİMLİ DÜNYA