Posted by Emre Metilli in on 5th 08 2024
BU ÇİLEYİ NE KADAR ÇEKECEĞİM: NİMKEŞLİKÖzgeçmiş Cansu ÖNDER, 1 Aralık 2007 tarihinde İstanbul’da doğdu. Gündoğdu İlkokulu ve İncirlibahçe Ortaokulundan mezun oldu. Halen Çemberlitaş Anadolu Lisesinde 11. sınıf öğrencisi olarak eğitim görmektedir. İngilizce ve Almanca dillerini konuşabilmektedir, Osmanlı Türkçesi öğrenmektedir. Fotoğrafçılık, resim, artistik buz pateni gibi hobileri, katıldığı yurt içi ve yurtdışı sergiler ve aldığı ödüller vardır. Tesbih, para, pul, dergi ve poster koleksiyonları bulunmaktadır. 2023’ten beri Tirendâz’da okçuluk yapmaktadır. Giriş Nimkeş, Farsça “nim”* yani “yarım” ve “keş”** yani “çeken, çekici” anlamındaki sözcüklerin birleşmesiyle oluşmuş bir sözcüktür. “Yarım çeken” anlamına gelir. Kişinin kendi çekiş mesafesine gelmeden daha kısa bir çekiş mesafesinden atış yapmasını belirtir. Modern dünyada çekiş mesafesi, okçu tam çekişteyken okun gez kertiği dibinden okun yayın sırtına geldiği yere kadar olan mesafedir. Bu mesafe kişinin kol boyu, kolunu tutuş şekli (kolun kırılma miktarı), yay tam çekildiğinde iki kürek kemiğinin birbirine uzaklığı gibi anatomik faktörlerle birlikte çapa noktası, yay morfolojisinin ne ölçüde çekişe olanak sağladığı gibi unsurlara da bağlıdır. Geleneksel Türk okçuluğunu literatür bakımından Osmanlı dönemi ve öncesi olarak ikiye ayırırsak erken dönemde çekiş mesafesinin ne olduğuna dair herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Osmanlı döneminde ise ideal çekiş mesafesinin zihgirin (kirişi çeken elin başparmağına takılan okçu yüzüğünün) kulak memesine ulaşması olarak nitelendirildiğini görüyoruz. Çekiş kulak seviyesinden aşağıda ya da yukarıda olsa dahi, kiriş kulaktan yere doğru çizilmiş muhayyel dikey eksene kadar gelmelidir. Bunun sebebi yayda depolanacak olan potansiyel enerjinin dolayısıyla okun taşıyacağı kinetik enerjinin azalmamasını sağlamaktır. RESİM 1: Çekiş mesafesinin değişmemesi için kirişin her seferinde getirilmesi gereken dikey eksen Yay, bükülen kollarında enerji depolayan ve bunu oka aktaran bir basit makinedir. Yayın yeterince çekilmemesi oka daha az enerji aktarılmasına neden olacağı için hem okun uçuşunu değiştirecek hem de savaşta ve Türk kültüründe bir savaş tatbikatı olarak görülen avcılık faaliyetlerinde düşmanın ya da hayvanın vücudunda meydana gelmesi istenen doku hasarını ve yıkıcı etkiyi azaltacaktır. Çünkü düşük enerji, okun menzilini kısaltacağı gibi, isabet ettiğinde hayvan/düşman vücudu içerisinde ilerlemesini zorlaştıracaktır. Nimkeş kavramının okçuluk risalelerinde yer alması bize o dönemde de kısa çekiş yapıldığını, kalem ehli kemankeşlerin de çekiş mesafesinin ne olması gerektiğini tarif ederek kısa çekişin yapılmaması gereken bir hata olduğunu yazmış olabileceğini düşündürmektedir. Yüzyıllar öncesinden yapılan bir uyarının ne denli haklı olduğunu bugün dahi gözlemleyebilmekteyiz. Nitekim günümüzde birçok geleneksel Türk okçusunun nimkeş olduğu; oku çene altına, elmacık kemiğine yahut burnunun ucuna dayayıp atış yaptığı görülüyor. Bu modifikasyonlar, hedef atıcılığında performansı yükseltmek amacı güdüyor olabilir. Okun kulaktan aşağıda bir noktaya çekilmesi, okun temrenini ve gövdesinin bir kısmını görmeyi mümkün kılar. Bu da nişan almayı kolaylaştırır. Ayrıca okun kulak hizasına kadar çekilmesi, daha fazla kuvvet uygulamayı gerektirir. Daha kısa çekişlerde okçunun daha az kuvvet uygulaması yeterli olur. Aslında okçulukta kirişi hep aynı yere çekmek ve bunu atıştan atışa istikrarlı bir şekilde tekrarlamak, hedef başarısı için yeterlidir. Kirişin fazla ya da az çekilmesi okun kinetik enerjisinde, momentumunda, hızında ve hedefteki penetrasyonunda meydana gelen değişiklikler demektir. Okçuluk son birkaç yüzyıldır sportif bir faaliyete doğru evrilmiş olsa da, geleneksel okçuluk tekniklerinin canlandırılması, yayın bir silah olarak nasıl kullanıldığından yola çıkarak mümkündür. Araştırmamızda nimkeşliğin ok uçuşuna etkisini inceledik. Bu araştırmanın nimkeşliğin neden özellikle erken dönem (15. yy) risalelerinde bir hata, hatta bir ayıp olarak nitelendirildiğinin anlaşılmasına yararı olacaktır. Osmanlı Okçuluk Risalelerinde Ok ve Yay Boyları ile Nimkeşlik Yayın bir savaş ve av aleti olarak kullanılmasında, bu makineden azami verimi elde etmek amaçlanmıştır. Bu da, bir okçu için kendi çekiş uzunluğunda yayın azami enerji depolama kapasitesine yaklaşması ya da ulaşmasıyla mümkündür. Osmanlı dönemi okçuluk risalelerinde farklı disiplinler için farklı yaylar tercih edildiği, ayrıca her okçunun kendi çekiş mesafesine uygun yay temin ettiği, birkaç farklı yay boyunun mevcut olduğu anlatılıyor. Abdullah el-Kâtip, Kavâidür-Remy’inde bu durumu şöyle izah ediyor: “ (…) merhum üstad Bayezid yayları gibi on üç ve on dört tutam yaylar ile zarb eyü dürilüb talimhanelerde dahı eyüdür telhis-i kelam yay yaya içün on tutamdan on ikiye varınca gevdeye göre tirkeş yayları makul olub salları birer sıra tul olmak üzere ola ve tekne kuram ola ve puta içün dahı on birden on buçuğa dek eyüdür.” (1) Aynı eserin farklı bir sayfasında anlatılana göre “boyı on tutam ile bir barmağa karib bulub ve ana birinci boy derlerdi selef tokuz tutama dek yapmışlar ve tecribe etmişler zikr olınan menzil yayı dedigimüz pişrev yayıdur haki ve gezlik yeksüvar okı atıluru cümle atıcılar ittifakıla on tutam iki barmak eyleyüb ikinci tabir olunub oklar kalkmaga başladı malum oldu kı menzil yayları bunca gerek imiş ve buna karar verildi ve selef dahı böyle demişlerdür ve azmayiş okı içün üçünci tabir olunıb on tutam iki buçuk yahud üç barmak olmak üzere karar verilüb bolca yay ile elli altmış gez ok kalkmayub faidesi görildi ve atış yaylarının kabzası ince olur biraz” (2) Abdullah el-Kâtip, menzil yayların üç boyu olduğundan söz etse de Kırım Tatar yaylarında daha fazla boy çeşidi olduğundan söz ediyor: “(…) beyan olınan tatar yayları dahı arab yayları gibi mürekkeb olur on üç tutam on altıya dek olur kabzası gayet küçük olub salı kabza ardından devr eyleyüb başları dahı ardına bir garib yaydur” (3). Bu metinlerden de anlaşılacağı üzere yayların uzunluklarının ölçülmesi için kullanılan birimler tutam ve parmaktır. Ünsal Yücel’in Abdullah Efendi’den aktardığına göre 3 boyda menzil yayı vardır.(4) Bu boylar şu şekildedir: Birinci Boy Yay: 9 tutam – 10 tutam 1 parmak Usta kemankeşler “bol yayın oku dahi bol olur” derlerdi. (5) Bu yüzden ikinci boy yayın daha çok tercih edildiğini biliyoruz. Yine Ünsal Yücel, Mustafa Kâni Bey’in Telhis-i Resâilü’r Rumât’ını kaynak göstererek yayların 3 boy olduğunu aktarıyor. Mustafa Kâni Bey bu ayrımı birinci, orta ve üçüncü boy olarak yapıp Kâtip Abdullah Çelebi ile aynı ölçüleri veriyor. (6) Günümüzde bir parmak ve tutamın karşılığı kesin olarak bilinmiyor. Topkapı Sarayı envanterindeki en uzun Türk yayının 138 cmlik bir savaş yayı, en kısasının ise 84 cmlik bir menzil yayı olduğu düşünüldüğünde, eski kemangerlerin okçulara günümüzün kemangerlerinin üretim skalasındaki kadar sınırlı boy seçeneği sunmadığı anlaşılmaktadır. Yaya uygun ok seçimi de önemli bir husustur. Kemankeş Mustafa Efendi’nin bahsettiğine göre: “ (…) fakat oklar yaya uygun olsun. Bu uygunluk dersen, okun gezini kirişe yerleştir. Oku yayın kabzasının ortasından tutup aşağıda yayın dışında kalan tarafın sıkı kabzasının ok atacak yerinden kirişin toncunun bağlandığı yere kadar okun ucu denk gelirse ok ve yay tamdır. Eğer uzun ya da kısa gelirse tamam değildir.” (7) Bu anlatımı bir çizime dökmek için çalışırken merhum Ünsal Yücel’in “Türk Okçuluğu” kitabında bu çizimi daha önceden gördüğümüzü hatırladık. (8) RESİM 2 : Ünsal Yücel’in “Türk Okçuluğu” isimli kitabından alınmış bir ok-yay uyumu çizimi. “Ok kirişte takılı iken, okun ucu ile “tir geçimi” arasındaki mesafe, tir geçimi ile “tonç kertiği” arasındaki uzunluğa eşitse, o ok o yaya uygun demektir. Bir çizimle gösterirsek, B’B=B’C olmalıdır. Ok “iç kabzaya” kadar çekilince (yani AB=A’B’ iken) oku tutan parmak uçları sağ kulak memesi hizasına geliyorsa, o yay atıcının koluna uygun demektir.” (9) Ok boyları ile ilgili bir diğer bilgiye de Kavâidü’r Remy’de rastlıyoruz: “Tirkeş içün on kabza tokuz kabza sekiz buçuk kabzaya denk olur mısr boyı yedi buçuk kabza ok tirkeş içün makbuldür tatar yaylarına tokuz buçuk kabza ok ola ve kerlec (?) içün yedi kabza ok ola ve talimhane içün on bir kabza ok ola ve naveng içün bir buçuk karış yahud bir buçuk sere(?) olub puta içün yedi yedi buçuk kabza ola azmayiş boyı puta içün yedi iki barmak kabza ola haki ve pişrev ve yeksüvar cümle yedi kabzadur selef böyle ihtiyar etmişlerdür.” (10) Burada ölçü birimi olarak kullanılan “kabza”nın da günümüzde kullanılan birimlerle karşılığını tam olarak bilmiyoruz. Yücel, kabzanın metrik karşılığının tespiti için TSM koleksiyonundaki ok uzunluklarından faydalanmak istemiş ama bir ilişki bulmayı başaramamıştır. Kavâidü’r Remy’de geçen bir başka sayfada şuna rastladık: “Kulagına dek selamet ile çekildügi kadar ne ile olur ise ol kadardur demiş amma çekmek öyle degil ki faideye muhalif ziyade ola noksan dahı olmaya rahat ile kulağına çekdügi ne kadar tul ihtiza eder ise ol kadar gerekdür demiş ve bazılar demişler ki okun boyı sekiz kabzadur ve yine bazılar demişler ki tokuz kabzadur ve on ve on bir ve on iki kabzaya dek ihtilaf olunmış.” (11) Aynı eserde yaya ve atıcıya göre saz edilmiş (ok-yay-atıcı uyumunun sağlanması durumuna saz etmek denir) bir okun temreninin iç kabzaya denk gelmesi gerektiği de söylenmiştir. (Bu durum harp koşullarında farklıdır. Keskin uçlu ya da bıçaklı bir av-savaş temreni kullanıldığı düşünülürse okun ucunu iç kabzaya getirmek atıcının elini kesmesine sebep olacaktır. Böyle bir durumda okun biraz daha uzun olması tercih edilir.) Burada da kirişin kulağa kadar çekilmesi gerektiği, eğer bu yapılmaz ise atışın noksan olduğu belirtiliyor. Yani atıcıya uygun bir ok, kulağa kadar çekilebilir olmalıdır. Nimkeşlik ise bir noksanlıktır. Nimkeşliğin bir kusur olduğundan çoğu risalede birkaç kere bahsedilmektedir. Bunlara örnek vermeye devam edecek olursak Umdetü’l-Mütenâzilîn’in de üzerinde durmak gerekir. Burada bahsedildiğine göre: “(…) “dahı bir ok yigirmi dört kıratdur toludan demren ucuna değin yigirmi kıratdur her kişi toluya getürse ve atsa ana nimkeşdür, kimesne anun atıcılıgın kabul itmeye.” (12) Buradaki tolu ve nimkeş kelimelerinin ne anlama geldiğini Dr. Mehmet Yastı anlamlandıramamış. Tolu, burada okun bir bölümü gibi gözüküyor. Kırat burada “bölüm, bahis” anlamında kullanılmış. Okun 24 parçaya ayrılmasıyla elde edilen bölmelerden ilk yirmisinin “tolu” olarak nitelendirildiği anlaşılıyor. Kavsnâme’de de nimkeşliğin anlatıldığını görüyoruz: “Ey benim ruhum, ok yaya mümkün düşmedikçe olmaz, zahmet çekersin. Çünkü ok iç kabzaya kadar çekilmeyince olmaz. Hedef okunu daima kabzayı içeri çekerek atmak gerekir. Bir atıcı oku iç kabzaya kadar çekip atmazsa atıcılar ona nimkeş/ yarım çeken derler. Çünkü ok yirmi kısımdır. Dördü çekilip diğerleri ihmal edilmemeli. Okun kuvveti okun ucunda olduğu için tam çekmek gerekir. Oku iç kabzadan çekmeyince atmamalısın. Oku yaya denk düşürdüğünde oku nişana attın demektir.” (13) Burada açıkça okun iç kabzaya getirilmeden atılmasının bir hata olduğu söylenmektedir. Eksik olan, yaya uygun uzunlukta ok olmaksızın temrenin iç kabzaya çekilmesinin anlamsız olduğunun zikredilmemesidir. Yukarıda bahsettiğimiz üzere ok boyları göz ardı edilmemelidir, her atıcının kendi çekiş mesafesine göre ok kullandığını hatırlatmak gerekir. Kıpçak Türkçesi ile yazılmış bir 14. yüzyıl okçuluk risalesi olan Kitâb fî ‘İlm An- Nuşşâb’da ise doğru bir şekilde yay germenin şöyle anlatıldığını görüyoruz: “ Yay germenin sınırı, (kirişi) kulağın yumuşak etine kadar getirmektir. Ondan daha az çekilmesi kusurdur.” (14) (Yay toldurmaqnın haddı bu durur kim qulaqnın yumşaq ätınä yetürä, andan äksük bolmagay, ‘ayb turur.) “Arab Archery” adıyla bilinen, 16. yüzyılda yazılan bir okçuluk risalesinden de nimkeşlik hakkında bilgiler ediniyoruz. Bu eserin adı her ne kadar “Arab Archery” olsa da eserin Arap okçuluğundan çok Türk okçuluğunu anlattığını düşünüyoruz (Bkz. Bir 16. Yüzyıl El Yazması Olan “Arab Archery” (Arap Okçuluğu) Adlı Eserde Anılan Mecrâ ve Kullanımı). (15) “…Yay çekmenin yüzle bağlantılı beşi şunlardır: Birincisi, sağ kaşın en uç noktasına kadar çekiş; ikincisi, kulak memesine doğru çekiş yapmak; üçüncüsü, kulak memesi ile sakal arasında kıl çıkmayan beyaz noktaya çekiş; dördüncüsü, sağ çene kemiğinin sonuna kadar çekiştir ve bu şekilde çekiş yapılırken ok dudaklar veya bıyık hizasındadır; beşincisi, çeneye doğru çekmektir. (…) Kulak memesine çekiş yapmak da aynı şekilde eski bir atış yöntemidir ve çok doğrudur. Antik yöntemler arasında bundan daha doğru ve daha ölümcül olanı yoktur.) (16) Aynı eserde yayın tam çekilmesinin önemi şu cümlelerle vurgulanmaktadır: “Okçular, oku tam çekişe getirmenin okçuluk sanatının yarısını oluşturduğunu, diğer yarısının ise mandal, doğru nişan almak ve sabit bir sol el olduğunu savunur. Aynı zamanda derler ki: tam çekiş kesinlikle ateştir oysa eksik çekiş sadece dumandır.” (17) Bu metinlerin yorumlanmasının çalışmamıza katkısı olacağını düşünüyoruz. Yani nimkeşliğin, sadece okun uçuşunu ve hedef üzerindeki etkisini değiştirdiği için değil, aynı zamanda yayı tam çekmenin tarihsel bir gerçekliğinin olması sebebiyle de kaçınılması gereken bir davranış olduğunun altını çizmek gerekir. Eski okçular nimkeşliğin okta meydana gelen kinetik enerji azalışı ve diğer sonuçları itibarıyla bilimsel yöntemlerle hesaplamamış olsa dahi farkına varmış durumdaydılar. Yayların Enerji Depolama Mekanizması Yayın kirişini belli bir kuvvet uygulayarak çekebilirsiniz. Yani her yay birim çekişi başına belli bir kuvvet gerektirir. Bir yayın kirişine birim çekiş uzunluğu başına ne kadar kuvvet uygulanması gerektiği, Kuvvet – Uzunluk eğrisinde (K-U eğrisi / Force-Draw Curve) görülür. Bu eğrinin tespiti için yay kirişi belli çekiş aralıklarında tek tek bu çekiş mesafelerine getirilir, uygulanan kuvvet ölçülür. Birim çekiş mesafesindeki kuvvet artışı eğrisi ise bir x-y grafiğine aktarılır. Çıkan eğri, yayın çekiş karakterini değerlendirme imkanı verir. Her yay, uçbükümlü (recurve) olup olmadığı, dışabükümünün (reflex) miktarı, toplam uzunluğu vs. gibi parametrelere bağlı olarak çekişin değişik safhalarında farklı çekiş kuvveti artışları sergiler. Türk yayları gibi kısa yaylarda, özellikle çekişin sonlarına doğru çekiş kuvveti daha dik bir artış sergiler. Yayın başı ve kirişin yaptığı açı 90 dereceye yaklaştıkça birim çekişte atıcının yayı birim çekiş mesafesi germek için uygulaması gereken kuvvet artmaktadır. Bu kuvvet artışı çekişin sonlarına doğru yayda sıkışma yani tıkanma yapar. Buna İngilizce literatürde “stacking” denir. Okçu için yayın en verimli kullanıldığı çekiş aralığı, yayın azami enerji depolama seviyesine yaklaştığı ama bu “sıkışma” hissinin başlamadığı aralıktır. RESİM 3 : Şimşek Sipahi Plus yayının K-U eğrisini çıkarmak için 28 inç mesafeye çekildiğinde aldığı lale formunun bir fotoğrafı. Bu form, yayın sıkışmaya başladığının bir göstergesidir çünkü yayın başları ve kirişi arasındaki açı 90 dereceye yaklaşmıştır. Türk yayları dışabükümlü (reflex) yaylardır, yani yay kurulu değilken, yay kolları kiriş takıldığı zaman döndüğü yönün tersine dönüktür. RESİM 4 : Topkapı Sarayı Müzesi’nden kurulmamış dışbükümlü bir yay örneği. Bu özellik yay kurulduğunda, daha çekilmeye dahi başlamadan, düz kollu bir yaya göre daha fazla enerji depolamasını sağlar. Aynı sebeple, çekişin erken safhalarında K-U grafiğinde eğrinin dik bir parabol çizdiği görülür. RESİM 5 : Siyah eğriye bakılırsa K-U eğrisinin dışabüküm miktarının daha fazla olması sebebiyle başlangıçta daha dik bir artış gösterdiğini görebilirsiniz. “Sıkışma” olarak işaretlenen kısım ise yukarıda bahsettiğimiz gibi yayın sıkışmaya başladığı kısımdır. K-U eğrisinin altında kalan alan, yayın depoladığı potansiyel enerjiyi verir. Çalışmamızda kullandığımız yayın, deneyde kullanılan çekiş uzunluğunda depoladığı enerji de bu şekilde hesaplanmıştır. Nimkeşliğin Sebep Olduğu Değişikliklerin Bilimsel Verilerle Açıklanması Makale konusunun sayısal verilerle desteklenmesi için yaptığımız denemeler, Selçuk Aydınlığıoğlu’nun yay atölyesinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmamızda okların yaydan çıkış hızları “Ballistic Precision” tarafından üretilen kronograf ile ölçülmüştür. (Kronograf üzerindeki iki optik sensör arasından geçen cismin hız ölçümlerini yapabilen bir ölçüm aletidir.) Ölçümlerimizin daha hassas olması, birim çekiş mesafesinde azalmayla birlikte meydana gelen değişikliklerin daha kolay görülmesi ve okçuluk literatürüne uygun ölçümler yapılması adına ölçümlerimizde gram yerine “grain”, metre yerine “inç”, kilogram yerine “libre” birimlerini kullandık. Bu deney ile, Osmanlı kaynaklarında nimkeşliğin neden bir ayıp ya da noksanlık olarak nitelendirildiğinin anlaşılmasına katkıda bulunmak istedik. Yayın daha az çekilmesiyle okun dış ve terminal balistiğinde meydana gelen değişiklikleri inceledik. (Balistik, mermi ve füzelerin hareketlerini inceleyen bir bilim dalıdır. 3 bölüme ayrılır: iç balistik, dış balistik ve terminal balistik. Okçuluk sporuna göre iç balistik, okun gezi yay kirişinde hala takılıyken okun yaptığı hareketin; dış balistik, okun kirişten çıktıktan sonra yaptığı hareketin; terminal balistik ise okun hedefteki etkilerinin incelenmesidir.) Deneme atışlarımız için 28 inç çekişte 46 libre veren Şimşek’in Sipahi Plus yayını kullandık. Yukarıda bahsettiğimiz yöntem ile yayın K-U eğrisi grafiğini çıkardık. RESİM 6 : Deneyde kullanılan Şimşek Sipahi Plus model yayın K-U Eğrisi RESİM 7 : Deneyde kullanılan Şimşek Sipahi Plus model yayın künyesi RESİM 8 : Makalemizin giriş kısmında bahsettiğimiz yöntem ile bahsi geçen yayın hangi çekiş mesafesinde kaç libre olduğunun tespit edilmesi Deneyimizde 318 grain ağırlığında bir ok kullandık. Belirli çekiş mesafelerinden yapılan 10 atışta da aynı mesafeye gelindiğine emin olmak için deneyde kullanacağımız oku gez dibinden itibaren ölçüldüğünde 21, 22 ve 23 inç uzunluklarında olacak şekilde işaretledik. RESİM 9 : Deney okunun 21, 22 ve 23 inç uzunluğuna denk gelen kısımlarının işaretlenmesi RESİM 10 : Deneyde kullanılacak okun atış yapılacak çekiş mesafelerinin işaretlenmesi Gözetmenimiz, belirlenen bu çekiş mesafelerine gelindiğini onayladığında atışlar yapıldı. Bu yöntemle atışların daha istikrarlı bir hale getirmeyi ve standart sapmayı azaltmayı hedefledik. Bu yöntem ile 21, 22 ve 23 inç çekiş mesafelerinden 10’ar atış yaparak bu atışlardan elde ettiğimiz fps (feet per second) cinsinden hız verilerin ortalamasını aldık. Bu ortalama değerlere göre ok uçuşlarında meydana gelen değişiklikleri bilimsel verilerle daha anlaşılabilir hale getirmiş olduk. RESİM 11 : Okların her seferinde aynı mesafeye çekildiğinden emin olmak ve sayısal değerlerdeki standart sapmayı azaltmak için bir gözetmenden yardım alıyoruz. RESİM 12 : Atış sonrası kronograf ile hesaplanan değerlerin not alınması Deney Sonuçları ve Verilerin Yorumlanması Deneyimiz sonrasında elde ettiğimiz veriler nimkeşliğin neden bu kadar önemli bir hata olduğunu gösterebilecek niteliktedir. Aşağıda yer verdiğimiz tablolarda okun yaydan çıkış hızının hem fps hem de m/s cinsinden hesaplandığı görülecektir. Tablolarda momentum ve kinetik enerjiye yer verilmesinin sebebi okun terminal etkisinin (okun hedefe ulaştığında vereceği hasarın) bu iki parametre ile anlaşılır olmasıdır. Bu iki parametrenin temelinde de hız, kütle ve bu ikisinin etkileşimi vardır. Yukarıda yer alan tablolar incelendiğinde çekiş uzadıkça birim çekiş mesafesindeki artışın daha fazla olduğu görülmektedir. Mesela 21 ve 22 inç arasında meydana gelen artışla 22 ve 23 inç arasında meydana gelen artış miktarı aynı değildir, lineer artış yerine logaritmik bir artış görülür. 22 ve 23 inç arasında meydana gelen artış miktarı daha fazladır. Lineer artış gösteren grafikte örüntülü bir artış görülürken, logaritmik bir artış gösteren grafikte ise eğrinin sahip olduğu x değerinin artmasıyla beraber y değerinin daha fazla artmaya başladığını görülür. Bizim ele aldığımız özelliklerde gözlemlediğimiz artış biçimi de logaritmiktir. RESİM 13 : Logaritmik ve lineer artış gösteren grafik eğrileri Yukarıda ayrıntılı bir şekilde hazırladığımız değerleri sadeleştirdiğimizde aşağıdaki tablo ortaya çıkmaktadır. Burada görüldüğü üzere 22 inçten 21 inç çekişe düşüldüğünde 6,2 fpslik bir fark görülürken 23 inçten 22 inçe düşüldüğünde 10,9 fpslik bir düşüş görülür. Bu iki değer arasında 4,7 fpslik bir fark vardır ki bu fark yukarıda bahsettiğimiz logaritmik artışın bir örneğidir. Bu farkın daha uzun çekiş mesafelerinde artması okun balistik uçuşunda daha büyük farklara sebep olmaktadır. Bu sebeple nimkeş olunduğunda atışların standardize edilmesi zorlaşacaktır. Okun enerjisinde meydana gelen değişim de çekişin birim başı uzunlaştırılmasıyla daha fazla artmaktadır. Yani çekişin son safhalarına doğru yapılan birim çekiş mesafesindeki oynama, erken safhalara kıyasla daha kritik farklara sebep olmaktadır. Momentum, okun hedef üzerindeki penetrasyonu ve tahribatı ile doğru orantılıdır. Bu araştırmada momentuma da yer vermemizin sebebi savaş ve savaş tatbikatı olarak nitelendirilen avcılık faaliyetlerinde hedef üzerindeki tahribatın can alıcı bir önem taşımasıdır. Okun momentumu ne kadar fazla olursa düşmanda açılacak yara o kadar derin ve ölümcül olur. Bu durumda nimkeş olunarak yapılan atışta oka aktarılamayan en küçük miktardaki enerji bir kayıptır ve hayati önem taşır. Günümüzde Yaygın Çapa Noktaları ve Nimkeşlik İngilizce literatürde “anchor point” olarak geçen, bizim Türkçe’ye “çapa noktası” olarak çevirdiğimiz bu okçuluk terimi, kirişin vücudun neresine kadar çekildiğini belirtmek için kullanılır. Günümüzdeki geleneksel okçuların atış videolarını incelediğimizde kirişi burun ucuna ve zihgiri çene altına, elmacık kemiği altına, göz yanına ya da kabzayı tutan kolun omzuna dayayarak yapılan çekişler tespit ettik. Bunların hiçbirinin okçuluk risalelerinde olmadığını yukarıda söylemiştik. Fakat bunların yayın azami enerji depolama kapasitesi için gerekli olan çekişe yaklaşmadığını da belirtmeliyiz. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere çekiş kulak seviyesinden aşağıda ya da yukarıda olsa dahi, kiriş kulaktan yere doğru çizilmiş muhayyel dikey eksene kadar çekilmelidir. Tespit ettiğimiz nimkeşlik çeşitlerini inceleyerek bu nimkeşlik durumlarında yayın kaç inç çekildiğini tam çekişle karşılaştırarak meydana gelen çekiş mesafesi değişikliklerini saptadık. Bu çapa noktalarına gelip kabzada okun nereye denk geldiğine bakarak gelinen çekiş mesafesini işaretledik, daha sonra okun gez kertiği dibinden bu işaretli yerlere kadar olan mesafeyi inç ve santimetre cinsinden ölçtük. RESİM 14: Tespit edip sınıflandırdığımız nimkeşlik gelinen çekiş mesafelerinin işaretlenmesi RESİM 15: Gez kertiği dibinden işaretli noktalara kadar olan mesafenin ölçülmesi RESİM 16.a: 1. Yaygın Nimkeşlik Durumu- Zihgirin çene ucuna, kirişin burun ucuna dokundurulması RESİM 16.b: 2. Yaygın Nimkeşlik Durumu- Zihgirin çene altına değdirilmesi Resim 16.b’de görülen çapa noktası, günümüzde modern okçulukta kullanılmaktadır. Bu çekiş, bazı geleneksel okçular tarafından da kullanılsa da yukarıda belirttiğimiz sebeplerden dolayı geleneksel teknikte yeri yoktur. Geleneksel Türk okçuluğunda bu çekişe benzeyen rişkeş isimli bir çekiş olsa da, rişkeş ile bahsedilen çapa noktası sakalın bittiği, tüy çıkmayan kulak altı kısmına yapılır. Resim 16.a ve 16.b’de gösterilen iki çapa noktasının yaygınlığı ve klasik yayla atıştaki çapaya benzemesi tesadüf olmamalıdır. Kaynak araştırması yapmaksızın, modern okçuluk ekollerinden devşirilen antrenörlerle beraber yol alınmaya çalışmasının bir sonucu olduğunu düşünüyoruz. RESİM 17 3. Yaygın Nimkeşlik Durumu- Zihgirin elmacık kemiği altına dayanması RESİM 18: 4. Yaygın Nimkeşlik Durumu- Kirişin göz yanına kadar çekilmesi Geleneksel Türk okçuluğunda “sürmekeş/sormekeş” isimli bir çekiş de vardır, kirişin göz seviyesine çekilmesini ifade eder. Fakat bu çekiş daha geridedir, kaşın bittiği yerde, aslında kulağın üst ucuna çekilir. Resim 18’de görülen çekiş ise hatalı bir sormekeş örneğidir. RESİM 19: 5. Yaygın Nimkeşlik Durumu- Kirişin kabzayı tutan kolun omzuna kadar çekilmesi Ölçümler sonucu elde ettiğimiz veriler aşağıda verilmiştir: Tam çekişi 23 inç olan bir okçu için bu verileri elde ettik. Görüldüğü gibi bu çekiş mesafeleri yayın doldurulması için gereken azami çekiş mesafelerinin altındadır. Bu çekişler 1,3 inç’ten 3,3 inç’e kadar eksiktir. Nimkeşliğin Terminal Balistik Üzerine Etkisi Üzerine Bir Çalışma Bu çalışmamızda yukarıdaki deneyde kullandığımız aynı ok ve aynı yay ile 21, 22 ve 23 inç çekiş mesafelerinden atış yapılmasıyla beraber okun terminal balistiği adı altında incelenen penetrasyon (saplanma derinliği) gözlemlenmiştir. Bu deneyimizde yekpare ve homojen bir EVA plaka (Etil Vinil Asetat) kullandık. Bu hedef daha önceden kullanılmamış olup terminal balistik deneyimiz için üretilmiştir. Kalınlığı 5 cm olup yüzeyi 24×24,5 cm boyutundadır. Atış yapıldığında hedefte bir esneme ya da kayma olmaması için üzerinde durduğu zemine sabitlenmiştir. RESİM 20,21,22: Terminal balistik deneyimizde kullandığımız, bahsi geçen EVA hedef Atışlarımız 8 metre mesafeden yapılmıştır. Bir gözlemci yardımıyla her çekişte işaretli okta aynı mesafeye gelindiğine emin olunmuştur. Gözlemci tarafından atış komutu verildiğinde atışlar yapılmıştır. Oklar hedeften çıkarılıp kaç cm derinliğinde penetre oldukları cm cinsinden ölçülmüştür. RESİM 23: 21 inç çekiş mesafesinden yapılan atışta okun hedefe saplanma derinliği (11 cm) RESİM 24: 22 inç çekiş mesafesinden yapılan atışta okun hedefe saplanma derinliği (11,9 cm) RESİM 25: 23 inç çekiş mesafesinden yapılan atışta okun hedefe saplanma derinliği (14,3 cm) Elde ettiğimiz sonuçlara göre ok 21” çekişte 11 cm, 22” çekişte 11,9 cm ve 23” çekişte 14,3 cm penetre oldu. 21”-22” arası meydana gelen penetrasyon farkı 0,9 cm iken 22”-23” arası meydana gelen penetrasyon farkı 2,4 cm’dir. Penetrasyon deneyimizde de yukarıda bahsedildiği üzere lineer bir artış yerine logaritmik bir artış gözlemledik. Yayın birim çekiş mesafesindeki enerji birikiminin, çekişin sonlarına doğru arttığını hem K-U eğrisinde görmüş hem de ok hızlarında tespit etmiştik. Yani çekişin ilerleyen safhalarında birim çekiş mesafesindeki enerji ve ok hızı artışı, çekişin erken safhalarındaki birim çekişteki artışa göre azdı. Çekişin sonlarına doğru beher inç/cm çekişteki bu logaritmik artış eğilimini, penetrasyon deneyinde de gözlemledik. Yani yayın dolmaya başladığı yerden sonra çekiş uzunluğunda birim mesafe kadar artış okun hedefe saplanma derinliğinde etkili bir artışa sebep olmaktadır. Bu sebeple okun çeng-i bâzî (Farsça “şahin pençesi” anlamına gelen, bileğin kabzada yüksek pozisyonda konumlandırıldığı bir kabza tutuş şekli) ile iç kabza gerisine çekilmesiyle penetrasyonda önemli bir artış görülür. Divan edebiyatında bile sevgilinin “İç kabzadan müjen okını toğru cana at” demesinin sebebi iç kabzadan atılan okun, yayın fazla gerilmesi sebebiyle daha derine saplanacak olmasıdır. Böylece sevgilinin kalbindeki yara derinleşecektir. Bu araştırmamızda nimkeşliğin ne olduğunu, Osmanlı okçuluk risalelerindeki yerini ve ok balistiğinde meydana getirdiği değişiklikleri inceledik. Yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden dolayı nimkeşlik kaçınılması gereken bir davranıştır ve bir hatadır. Günümüzdeki bazı atlı okçular da at üzerinde ok atılırken tam çekiş mesafesine gelinmediğini, kirişi kulağa kadar çekmenin tarihi bir gerçekliğinin olmadığını iddia etmektedir. Halbuki okçuluk bir savaş sanatıdır, eskiden ordularda kullanılmış ok ve yayın bir spor aleti olmadan önce uzun süre boyunca bir silah olarak kullanıldığını göz ardı etmemek lazımdır, burada önemli olan düşmana maksimum tahribatı vermek ve öldürmektir. Yukarıda yer verdiğimiz terminal balistik deneyinden de anlaşılabileceği üzere oluşturulmak istenen tahribat da yayın olması gerekenden az çekilmesiyle verilemeyecektir. Fikrimizce geleneksel Türk okçuluğunun öğretilmesiyle hedeflenen şey sadece geleneksel donanımla hedefi tam ortasından vurmaktan öte geleneksel okçuluğu ihya etme kaygısı olmalıdır. Geleneksel Türk okçuluğunu ihya etmek için bu işin eskiden nasıl yapıldığını dönem ihtiyaçları doğrusunda incelemek gerektiğine inanıyoruz. Teşekkür Makalenin teknik altyapısı için bize atölyesini açıp imkanlarını sunan Selçuk Aydınlıoğlu Ağabey’ime, gerek deney ve araştırma aşamasında gerek makalenin yazılma aşamasında yardımlarını benden esirgemeyen Harun Deniz ve Kerem Ağacıkoğlu hocalarıma ve beraber okçuluğa başladığım ağabeyim, kabzadaşım Tuğrul Tahsin Coşkun’a teşekkürlerimi sunarım. Makaleyi yazma sürecimde çok konuşmamdan bıkmadan beni dinleyen canım annem Aslı Önder’e ve değerli arkadaşım Selim Eren’e teşekkürlerimi sunarım. En büyük teşekkürüm ise hiçbir şey bilmeden başladığım okçuluk yolunda kendi öğrenme açlığını ve ok atma tutkusunu bana da aşılayan, fikir dünyamı geliştiren, kaynak taraması yapmamda yardımcı olup kütüphanesini bana açan, deney ve araştırma aşamamda da büyük katkısı olan Murat Özveri’ye. Referanslar *Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ferit Devellioğlu, Aydın Kitapevi, Ankara, 2007, sayfa 837 |